Ana içeriğe atla

Sen kimsin?

Pürüzlü kariyer hikayleleri-1 


En yakın arkadaşım beni “Sen kendini ne sanıyorsun ki? Sen kimsin? Tabii ki bu problemi aşamazsın. Tabii ki Google’ın umrunda değilsin. Tabii ki gücün yetmez.” diye kalaylayınca canımın sıkıntısı biraz olsun geçti. Azıcık rahatladım. 

“Biz milyonlarca dolarlık şirketiz, Google efendi YouTube reklamlarımızı bi bahaneyle kapattı, 3 aydır reklam yapamıyoruz. CEO doğrudan YouTube ile görüşüyor; yine çözülmedi sorunumuz” diye vurdukça daha da rahatladım.

Derdim de şu:

Google bana ücretsiz Gemini denemesi verince çok sevinip atladım. İki ay deneme süresi sonunda eski planıma (100 GB depolama alanı, 9,9 TL/ay) geçmek istediğimde Google’ın sadece “daha üst planlara” geçiş seçenekleri sunduğunu gördüm.

Yani diyor ki, “Ayda en az 750 TL’ni alırım!”

 “Vermem!” dedim, ek hizmetleri tamamen iptal ettim.

Bu sefer de bütün drive dosyalarım değişikliğe kapatıldı (depolama alanının üstünde veri yüklü çünkü). Artık mail alamayacak duruma geldim. Ölümü gösterdi Google bana. Sonra aynı planı “iki aylığına %50 indirimle” teklif etti. Sıtmaya razı olup aldım. 

Verdim… Ayda 350 TL değil de sanki kanımdan kan gidiyor…Kendimi “bi google aboneliğini bile beceremiyorum, basit sorunlarla başa çıkamıyorum” diye depresyona ittirirken şafak vakti elinde asasıyla geldi ve “sen kendini ne sanıyorsun ki” diye postayı koydu ücretsiz ömür boyu premium hayat koçum. Sen aslansın, sen kaplansın demesine alışık olduğum birinden böyle küçük bir şefkat tokadı hediyesi…

Demem o ki, çakozluyoruz arkadaşlar; duvara çarpmak, hata yapmak, herkesin bildiği bir şeyi bilmemek, en basit bir şeyi düşünememek de bir parçamız bazen. LinkedIn’e hakim olan toksik pozitif söyleme bakmayın siz.

Google’a gelecek olursak, 2024 3. çeyrekte bulut temelli (benden aldığı 1500 TL vb.) gelirlerinde  rekor seviyede artış açıkladı: https://blog.google/inside-google/message-ceo/alphabet-earnings-q3-2024/#full-stack-approach

Not:  Sorunu çözdüm sonra. Çözmeden bunu yazamazdım yine de:)

Yoğun talep üzerine (1 kişi) hikayede geçen sorunu çözme yolunu da görsel olarak ekliyorum:



*LinkedIn'de paylaştım

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yıldız: Tiyatro Oyunu

Yıldız isminde bir tiyatro oyunu izledim 2025 yazında, önce Seğmenler’de, bir kez de 30 Ağustos Parkı’nda. İzlediğim en iyi iki tiyatro oyunundan biri olarak gördüm. "İkisinden biri" demem birini diğerinden üstün tuttuğumdan değil. Şimdiye kadar bu denli etkilendiğim, bu denli beni alıp götüren, izlediğim için kendimi şanslı hissettiren iki oyundan biri oldu. Diğeri de Nadir Sarıbacak’ın oynadığı Yeraltından Notlar oyunu. (Beni o kadar etkilemişti ki, tiyatro ile ilgili fikrim değişmişti. Çok büyülüydü.) Nadir Sarıbabacak’ı o gün ancak oyun bitip de söyleşi için tekrar sahneye geldiğinde tanıyabilmiştim. Nasıl bir nasiplilikle orada bulunduğuma hala çok şaşırıyorum. Aradan yıllar geçti. “Neydi Yeraltından Notlar ’da beni bu kadar etkileyen?” diye düşündüğümde çok azını hatırlayabiliyorum. İşte bu yüzden de, böylesi bir etkiyi bir kez daha yaşayınca hemen yazmak istedim. Yıllar sonraki kendim için bir not: Yıldız oyununu izlerken, "Tam da olması gerektiği gibi," d...

Çiğ Köfte

Bir grup insan malum hedef doğrultusunda bir evde buluşur. Çiğ et, bulgur, salça ve envai çeşit baharatı macun haline getirinceye kadar yoğuran kişiyi izler. Kocaman bir sofrada hep birlikte yerler. Bunun adı çiğ köfte. Çiğ köfte ortaya çıkan yemeğin adı değil. Buluşmanın adı. Çiğ köfte insanların toplanıp, yoğurulduğunu izledikleri çiğ köfteyi yedikleri buluşma. “Cuma Osman Bey’lerde çiğ köfte var” dendiğinde öyle anlaşılırdı bizim evde. Ben bu otantik törenlere katılanlardan biri olmamın kıymetini anılarımı anlatırken fark ettim. Bir deneyimi anlattıktan sonra anlamı değişiyor. Osman Amca yoğurmayı çok severdi. Kendi yöntemlerine çok güvenirdi. Onlarda buluşulduğunda doğal olarak kendisine ait olan yoğurma imtiyazını kimseye devretmezdi. Kaldı ki bu çiğ köfte liginin kulüpleri olan ailelerin reisleri de kendi evlerindeki buluşmalarda leğenin başına geçemeyeceklerse çoğunlukla ona devrederdi hakkını. Ayda bir, birinin evinde buluşuluyordu sanıyorum. Çiğ köfte yoğurulurken ev sahibi ka...

Gece Yarısı Kütüphanesi – Matt Haig Kitap Değerlendirmesi

Kitap hakkında daha önce yazılanlara bakmadan, sadece kitapla ilgili değerlendirmelerimi sunuyorum. Bir düşünce deneyi gibi bir hikâye anlatıyor kitap. Büyük bir hikâye. Büyük bir düşünce deneyi! İnsana hayatının, hayatta olmasının ne kadar büyük bir şey olduğunu hatırlatıyor. Hayatımın “hayatta olmak” kısmının önemini çok hissettiğim bir döneminde iyi geldi bu hikâyeyi dinlemek. (6 Şubat depremlerinde çok giden oldu. Kitlesel bir ölüm anı ile karşılaştık. Ayrıca yakınlarımdan da hayatını kaybedenler oldu. Hayatta olmanın, birinin hayatta olmasının ne kadar büyük bir önem arz ettiğini hissettim.) Bazen hikayeler bize yeni kapı açmaz. Bizdeki deliklerin içinde akar foşur foşur. Genelde sevdiğimiz hikayeler bizde delik açan hikayeler değil. Deliklerimize uygun, gediklerimizi doldurup geçen şeyler. Bu da öyle. Adeta sörfçünün bir dalga üzerinde akıp gittiği gibi bir okuyucu olarak hikaye ile birlikte akıp gidiyorsunuz. Kitabın ilk kısımlarında henüz sahilden dalgalara doğru yol alan sör...